Avrupalı 1 Mayıs, bir enternasyonalist 1 Mayıs

 

Yıllar sonra, İtalyan işçiler 1 Mayıs'ta grevde! Fiat Melfi işçileri ve Alitalia hava-taşımacılığı çalışanları mücadeleyi sürdürüyor ve geleceklerine ilişkin kararlarda özerklik istiyorlar. 

Aynı zamanda, Avrupa'daki 10 ülkenin sömürülen binlerce çalışanı AB ile birlikte Avrupa proletaryasının bir parçası olacak. Giderek daha da artan şekilde sadece kapitalizmin çıkarlarının yönlendirdiği bir kuruluş olan Avrupa Birliği'nin bir parçası olacaklar. Sosyal, demokratik ve sendikal hakların sökülüp atılma politikaları, kamusal hizmetlerin küçük görülmesi ve yok edilmesi otoriteryen bir denetim toplumunun, bir ekonomi diktatörlüğünün yaratılmasıyla bağlantılıdır.

Sayısız zirve ve toplantılardan, kapitalist ve bürokratik AB Devletleri tarafından kıta çapındaki en zayıf ve ezilen sınıflara karşı açılan gerçek bir sosyal savaşın arıtılması ve sürekli geliştirilmesi sonucu ortaya çıktı. Bu savaş özellikle göçmenler üzerinde sert biçimde güvensizliği, sosyal dışlamayı ve marjinalleşmeyi yayıyor. Güney'den ve Doğu'dan gelen göçlerin sınırlarda (ve 1 Mayıs 2004'ten itibaren bu sınırlar daha da doğuya çekilecek) durdurulma çabalarına, müsamahanın ve günlük modern kölelikten mahrum kalmayan geçici, değişken emek dürtülerinin eşlik etmesi şaşırtıcı değildir.

Bu süreçlerin ve neo-liberal politikaların hızlandırılması, kurumsal sol partilerin ve Avrupa Sendika Konfederasyonu'nun (ETUC/CES) göz yumması sonucunda 1999 Helsinki Antlaşması'yla onaylandı: böylece Euroland dünya emeğinin itaatiyle kurulmuş oldu.

AB'nin genişlemesi, hem askeri (ABD'yi Irak'ta destekleme ya da desteklememe) hem de ekonomik düzeyde çatışan tekil ulusal çıkarları olan birliğe üye ülkeler arasındaki sert anlaşmazlıklar zeminine karşı gerçekleşiyor. Askeri cephedeki farklılıkların üstesinden birleşik bir AB askeri gücüne giden süreci çabuklaştırarak gelmek isteyenler bulunmasına rağmen ekonomi saflarındaki bölünmeler daha derindir. Kalıcı ekonomik durgunluk, 2004 yılı tahminlerine göre GSMH'de yalnızca % 2'lik artış, durağanlık ve büyüme paktındaki kriz, euronun dolar karşısında tutarsız üstünlüğüyle birleşerek merkezi Avrupa otoritelerini, GSMH açığının % 3 oranının epeyce üzerinde olduğu (Almanya, Fransa ve Portekiz gibi) ya da % 3 çizgisine yakın olduğu (İtalya, Hollanda ve Birleşik Krallık gibi) belirli ülkelerde kredileri sınırlama ve bütçe açıklarındaki kesintileri attırma politikasına zorluyor. Ancak, bu farkı denetim altına alma ya da azaltma amacıyla tasarlanan politikalarla, büyümeyi destekleme amacıyla tasarlanan orta-vadeli politikalar arasındaki ikilem, on milyonlarca Avrupalı işçinin geleceğinde olumsuz bir etki yaratıyor. İlk çözüm [yolu] kamusal harcamalarda (emekli maaşları, ödenekler, kamusal hizmetlerde) ağır kesintilerle sonuçlanabilir. İkinci çözüm [yolu], kamusal yapılar geliştirmektense, daha hassaslarından olan hizmet-içi eğitim, araştırma ve geliştirme sektörlerinde kitlesel özelleştirme dürtülerini körükleyebilir. AB'nin genişlemesi bu yapısal sorunları azaltmayacak - ancak daha da kötüleştirecek.

(Avrupa ekonomisindeki durgunluğun bir sonucu olmaktan çok de-endüstrileşme politikaları nedeniyle pazarların doları ve ABD'yi cezalandırmasının bir sonucu olarak) Euronun dolar karşısında geçici olarak güçlenmesi, Avrupa ihraç malları için zorluklara ve bunun sonucunda da, sırasıyla, üretimsel bazda bir azalmayla ya da emek değerinin düşük olduğu ülkelere transfer edilmesiyle bir krize yol açıyor.

Gerçi bu sosyo-ekonomik durumun genişlemesi, karşısında yaygın bir halk direnişini, ulusal düzeydeki itirazlar ve taleplerin yanı sıra uluslararası ölçekte bir mücadeleyi de buldu.

Kapitalist ve baskıcı-devlet tahakküme karşı sınıfsal tepki, 20. yüzyılın son yıllarından bu yana çeşitli AB zirveleri münasebetiyle inatla ifade edildi. Milyonlarca çalışanın yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik, aşağıdakilerin benzeri stratejik taleplerden temel alan, gerçek anti-kapitalist ve anti-otoriter sosyal ve siyasi güçlerin koordinasyonu AB
genelinde arttı:

Bu talepleri desteklemek amacıyla, anarşist politik örgütlenmelerin ve mücadeleci sendikaların görevi, emeğin ve zenginliğin paylaşımına dayalı bir özgürlük, eşitlik ve dayanışma toplumunun gelişmesine olanak tanıyacak bir toplumsal dönüşüm arzusuna bağlı olan çeşitli mücadeleleri güvenceye alacak şekilde hareket etmektir.

Erkeklerin ve kadınların tam eşitliği, gençlere hak eşitliği, geçici işçilere, işsizlere, göçmenlere ve Devlet'in elindeki ayrımcılığın kurbanları olan herkese eşitlik, barış ve anti-militarizm için mücadele, ifade özgürlüğü için mücadele, bütün bunlar vazgeçilmez temel hedefler olarak sömürülen sınıfların bir bileşeni ve kitleler arasındaki devrimci umutları büyütme aracı olan toplum içerisinde yer alan mücadeleci sendikaların ve anarşist politik örgütlenmelerin faaliyet alanındadır.

Bu ruhla, İtalyan Federazione dei Comunisti Anarchici tarafından Cremona'daki Kavarna Toplum Merkezi'nde bir enternasyonalist 1 Mayıs düzenleniyor.

Dayanışmayla,


FEDERAZIONE DEI COMMUNISTI ANARCHICI

(Anarşist Komünistler Federasyonu)

01/05/04

[çeviri - batur özdinç/ainfos]